BAŞVURU FORMUNU DOLDUR ARAMIZA KATIL !
İngilizce Konuşmak Değil, İngilizce Düşünmek!
Rahatça İngilizce konuşmak için çıkılması gereken en önemli basamak ne mi? İngilizce düşünmek. Bir dil demek, bir insan demektir. Bir kültür, bir ülke, bir yemek... Ders kitaplarıyla sınırlandırılan, kelime ve gramer kuralları ezberine dayalı bir sistemden daha fazlasıdır anlayacağınız.
Feride Akgül
9/12/20253 min oku


Rahatça İngilizce konuşmak için çıkılması gereken en önemli basamak ne mi? İngilizce düşünmek.
Bir dil demek, bir insan demektir. Bir kültür, bir ülke, bir yemek...
Ders kitaplarıyla sınırlandırılan,
kelime ve gramer kuralları ezberine dayalı bir sistemden daha fazlasıdır anlayacağınız.
İnsan Google Çeviri değil ki, lazım olduğunda cümle çevirecek ve karşı tarafa bunu aktarmaya çalışacak!
Anadilimiz Türkçeyi kullanırken nasıl repliklerimizi önceden ezberlercesine çalışmıyorsak İngilizcede
de aynısı olmalı, anlık konuşabilmeliyiz. Bunun anahtarı da zihnimizin İngilizce düşünmeye alışık
olmasıdır.
Hayal edin: İngilizce konuşmanız gereken o an geldi ama durakladınız.
Zihninizde heyecan ve gerginlikten daha Türkçesini bile toparlayamadığınız cümleleri İngilizceye çevirip, bir de doğru telaffuz etmeniz lazım. Saniyeler akıyor, üzerinize dönen gözler “E hadi artık.” dercesine kısılmış, avuç içleriniz terlemekte... Belki bir mülakattasınız belki de amfide bir sunumda...
Hayali bile zahmetli değil mi? Gelin sizi bu durumdan nasıl kurtarabileceğimize bir bakalım.
Öncelikle oturduğunuz yerden etrafa bir bakının ve içinde bulunduğunuz ortamda ne gördüğünüzü
saymaya başlayın. Upss! Söylemeyi unuttum.
Gördüğünüz nesneleri “kapı”, “pencere” ya da “duvarlar” olarak değil, “door”, “window” ve “the walls”
olarak sayacaksınız.
Bu basit egzersizi aklınızda her geldiğinde yapacaksınız ve çıta gitgide
yükselecek. Zamanla İngilizce konuşmak için moda girdiğiniz zaman fiillerin, sıfatların ve öznelerin
İngilizceleri Türkçelerinden önce gelecek aklınıza.
Tabii ki ana dilimiz Türkçe varken aklımıza kelimelerin İngilizcelerinin geleceğini sadece söyleyerek
inandıramam size. O yüzden sizin için küçük, benim için büyük bir anımı anlatmak isterim.
Hafta sonunun tadını dışarıda çıkarmak istediğimiz günlerden bir gün arkadaşlarımla şehir
merkezinde yürüyorduk. Biri hakkında konuşuyoruz, zamanında sınıfında olduğumuz ve bize tabiri
caizse soğuk terler döktüren bir öğretmenimiz... Kendimce bir yorumda bulunmak üzere ağzımı
açtığım sırada boşlukta geçen birkaç saniye ve hala çıkmayan sesimle ortada kalmışım, “Neydi
bunun Türkçesi ya?”.
Neydi bunun Türkçesi hakikaten?
Unutmuştum. Aklıma gelen kelime “experience”. Türkçesi yok. Bir şeyler eksikti o öğretmenimizde,
“experience”dan yoksundu, diyeceğim ama diyemiyorum.
Bir anda gülmeye başladım. Sinir bozukluğuyla karışık mutluluk dolu da bir gülüştü aslında. Saatler
süren blok derslerimiz bana artık İngilizce düşünmeyi öğretmişti. Daha doğrusu bunu bende bir
içgüdü haline getirmişti. O ana kadar İngilizce düşünmenin öğrenilmesi gereken bir etken olduğunu
da düşünmüyordum açıkçası.
Gerçekten o gün Google Çeviriye “experience” kelimesini yazmadan aklıma gelmedi Türkçesi. Bu
da bana güzel bir tecrübe oldu.
O günden sonra İngilizce düşünmeye biraz daha ağırlık vermeye başladım. Gece uyumadan önce on
dakikalık hayali diyaloglar kuruyor, aklıma eski güzel anılarımdan biri gelince içimden o anıyı İngilizce
bir şekilde başkasına anlatırmış gibi anlatıyor ve okuduğum kitapların özetlerini İngilizce çıkarıp tekrar
ediyordum kendi kendime.
Bu şekilde İngilizce konuşmayı öğrenirken büyük bir avantaj elde etmiş olmamın yanı sıra yıllardır
üzerinde çalışmıyor olsam bile İngilizcemi hala diri tutuyorum.
Benim için kendi kendine farkına varılmış bir metod olsa da Roman Jakobson, Vygotsky, Larry Selinker ve onlar gibi daha nice dilbilimci/bilim insanının İngilizce düşünmek hakkında Code- Switching (Dil Değişimi/Kodu Değiştirme), L2 Internalization (İkinci Dili İçselleştirme), Interlanguage (Ara Dil) gibi tanımları da mevcut.
Bilim dünyasında bu denli geniş kavram kitlesi olan bu güzel yöntemi gelin biz de kendi gelişimimizde kullanalım, değil mi?
Mesela bir kişi konuşacağı zaman otomatik olarak İngilizce düşünmeye başlıyorsa L2 Internalization
yani İkinci Dili İçselleştirme aşamasına gelmiş demektir.
Aynı şekilde bir konuşma içerisinde bildiği iki ya da daha fazla dili aynı anda kullanan biri Code-Switching yapıyor demektir. “Yani demek istediğim bu iş böyle yapılmaz, you know?” ya da
“Bugünün highlighter’ı kesinlikle bu olaydı.” gibi...
Bkz: Ekşi Sözlük adlı platformdan bir yorum. Link
İngilizce düşünmek ilk etapta pek de eğlenceli gelmeyebilir, özellikle içinizde gizli bir mükemmeliyetçi
yatıyorsa...
Bir kelime aklınıza gelirken bir diğeri gelmeyecek ya da cümlenizi tamamlamak istediğinizedatları, bağlaçları, gramer kurallarını bulamayacaksınız zihin kütüphanenizde.
Bu sizi bir anlık caydırabilir fakat sabırlı olun. Açın mesela çeviri uygulamanızı ya da İngilizce
öğretmeninize yazın bulamadığınız eksik parçaları sormak için ama asla pes etmeyin.
Çünkü zamanla öğrendiğiniz her şey birbirini bir puzzle gibi tamamlamaya başlayınca hissedeceğiniz
başarı hissine değecek.
I can guarantee it!
İngilizce
Konuş!
Iletişim
info@brightenglish.com
© 2025. All rights reserved.