BAŞVURU FORMUNU DOLDUR ARAMIZA KATIL !
İngilizce Öğrenirken Neden Sıkılıyoruz? (Ve Bunu Nasıl Aşarız?)
Okul yıllarına inmenizi istesem, kendinizi bir fen bilimleri dersinde hayal etseniz mesela. Hücrelerin yapılarını anlamaya çalışırken dopamin seviyenizde bir yükselişten bahsetmek mümkün olur muydu? Peki ya resim ya da beden eğitimi dersinde? Brokoli’yi seven kaç çocuk tanıdınız bugüne dek? Peki bir şeker için ağlayan bir çocuk gördünüz mü?
ÖĞRENME SÜRECI
Asude K.
5/6/20253 min oku


Okul yıllarına inmenizi istesem, kendinizi bir fen bilimleri dersinde hayal etseniz mesela.
Hücrelerin yapılarını anlamaya çalışırken dopamin seviyenizde bir yükselişten bahsetmek mümkün olur muydu?
Peki ya resim ya da beden eğitimi dersinde?
Brokoli’yi seven kaç çocuk tanıdınız bugüne dek?
Peki bir şeker için ağlayan bir çocuk gördünüz mü?
Bu sorular basit gibi görünse de, eğitim psikolojisinin derinlerinde yatan çok önemli bir gerçeğe işaret ediyorlar: Motivasyon, dışsal değil; içsel bir yakıttır.
İçsel motivasyon yoksa, öğrenme süreci çoğunlukla sıkıcı, zorlayıcı ve kısa ömürlü hale gelir. Hele ki bu süreç “dayatılmış” hissediliyorsa…
“Bored Out of Their Minds”
– Harvard Ne Diyor?
Harvard Graduate School of Education’da yayımlanan bu makalede, öğrencilerin okulda neden bu kadar sıkıldığına dair yapılan araştırmalar paylaşılıyor.
Araştırmaya göre:
Sıkılmak, öğrencinin pasifliği değil; bağ kuramaması ile ilgilidir.
Öğrenciye neden orada olduğunu, ne öğrendiğini ve bunun ne işine yarayacağını kimse anlatmamışsa, ders bir tür “boşlukta süzülme” deneyimine dönüşebilir.
Özellikle geleneksel sistemlerde, “öğrenme” daha çok bir test kazanma, ceza/ödül döngüsü ya da başkaları için başarı anlatısına dayanır. Bu da öğrenciyi merkezin dışına iter.
Bu bakış açısıyla şunu söylemek mümkün:
İngilizce öğrenirken yaşadığımız zorluk, aslında “dil”le değil, “yol”la ilgilidir.
İngilizce Öğrenmek Neden Zor Geliyor?
Çünkü çoğu zaman bu süreç bize ait değil.
Bize öğretilmek isteniyor. Hem de belli kalıplarla, belli zamanlarda, çoğu zaman sıkıcı metinlerle…
İçsel motivasyonun olmadığı bir öğrenme ortamında, öğrenci İngilizce’yi bir “iletişim aracı” olarak değil, ezberlenmesi gereken bir “yük” olarak görmeye başlar.
Ve bu yük duygusu, her gramer kuralını biraz daha ağır hale getirir.
Aynı çocuk resim çizerken saatlerin nasıl geçtiğini anlamazken, İngilizce çalışırken dakikaları sayıyorsa — burada bir sorun vardır.
Bright English Olarak Biz Bu Soruna Nasıl Yaklaşıyoruz?
Bright English’te önceliğimiz şu soruyu sormaktır:
Bu öğrenci neden İngilizce öğrenmek istiyor?
Çünkü bizce her öğrencinin dili öğrenme nedeni farklıdır:
Kimi yurt dışına çıkmak, kimi sevdiği diziyi altyazısız izlemek, kimi ise sadece konuşabilmek ister.
Ve bu “neden” belirlenmeden atılan her adım, rastgele olur.
Bu yüzden:
Öğrenci eğer görsel öğrenmeye yatkınsa, resimli notlar, çizimler, video temelli içerikler sunarız.
Eğer müzikle bağlantı kuruyorsa, LyricsTraining ve şarkılarla ilerleriz.
Dizi/film seviyesindeyse, karakterlerle gramer işler, gerçek diyaloglar üzerinden kelime öğreniriz.
Oyuncuysa, rol yapar, konuşur, hata yapar — ama özgür hisseder.
Gerçek Öğrenme Ne Zaman Başlar?
Bir öğrenci kendi yazdığı bir cümledeki hatayı kendisi fark ettiğinde, işte o zaman öğrenme başlar.
Bir öğrenci, “Bu benim cümlem!” diyebildiğinde, bir şeylerin kıpırdadığını hissedersiniz.
İşte bu yüzden Bright English’te hazır kalıplar yok.
Herkesin yolu kendine özel.
Kimi TED konuşmasıyla başlar, kimi meme çözümlemesiyle.
Önemli olan tek şey:
Öğrenci kendine ait hissetsin.
Çünkü öğrenme, ancak kişi kendi öğrenmek istediğinde başlar.
Öğrenmede Sıkılma: Nedenleri ve Psikolojik Arka Planı
Öğrenme sürecinde yaşanan sıkılma hali, çoğu zaman yanlış anlaşılan bir durumdur. Sıkılan öğrencinin tembel ya da ilgisiz olduğu düşünülür. Oysa ki araştırmalar, sıkılmanın genellikle öğrencinin konuya dair içsel bağlantı kuramaması, kontrol hissinin olmaması ya da öğrenmenin kişiselleştirilmemesiyle ilişkili olduğunu gösteriyor.
Harvard Graduate School of Education’da yayımlanan Bored Out of Their Minds başlıklı araştırma, bu konuda dikkat çeken bulgular sunar:
Öğrenciler, kendilerine hitap etmeyen ya da otorite temelli öğrenme biçimlerinde daha hızlı dikkat kaybı yaşar.
Tek yönlü bilgi aktarımı, öğreneni pasif hale getirir ve zihinsel olarak uzaklaştırır.
Öğrencinin kendi öğrenme sürecinde karar alma fırsatı bulması, motivasyonu ve kalıcılığı ciddi biçimde artırır.
Bununla birlikte, öz belirleme kuramı (self-determination theory), bireylerin öğrenmeye motive olabilmesi için üç temel ihtiyacının karşılanması gerektiğini belirtir:
Otonomi (karar verebilme hakkı),
Yeterlilik hissi,
İlişkililik (konunun bireyin hayatıyla bağlantı kurabilmesi).
Bu nedenle, dil öğrenme gibi çok yönlü ve iletişime dayalı bir beceride, öğrenciyle duygusal, bilişsel ve sosyal düzeyde bağlantı kurabilen ortamlar oldukça etkilidir.
Brokoli Değil, Çilek
Dili bir yük olmaktan çıkarıp bir oyuna, bir araca, bir “biz” hikayesine çevirdiğinizde…
Öğrenci İngilizceyi brokoli gibi görmekten vazgeçer.
Ve belki bir gün, kendi yazdığı bir e-postada, altyazısız izlediği bir YouTube videosunda ya da sadece “Hello!” diyebildiği bir buluşmada,
O güne dek hissetmediği bir şeyi hisseder:
“Ben bunu gerçekten öğrenmişim.”
İşte o an, şeker için ağlayan çocuk yeniden ortaya çıkar.
Bu kez çileği seçer.
🖊 Bright English Blog • Tüm hakları saklıdır
Kaynak: Harvard GSE - “Bored Out of Their Minds”
İngilizce
Konuş!
Iletişim
info@brightenglish.com
© 2025. All rights reserved.